18/01/2021
Aşırı İfa Güçlüğü Sebebiyle Uyarlama Davası

Giriş

Sözleşmeler iki ya da daha fazla kişiler arasında yapılan ve yasalarca desteklenen hukuki işlemlerdir. Sözleşme serbestisi gereği tarafların karşılıklı ve birbiriyle uyumlu irade beyanları dışında herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir. Sözleşmelerin yapıldığı esnada karşılıklı bir menfaat dengesi olacaktır. Fakat sözleşme kurulduğu esnada taraflarca öngörülemeyecek nitelikteki olağanüstü bir halin borçlunun etki alanından doğmayan bir sebep neticesinde meydana gelmesi sonucu borçludan Ahde Vefa ilkesi gereği devam etmesini istemesi dürüstlük kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceğinden Aşırı İfa Güçlüğü ’nün Ahde Vefa ilkesinin bir istisnası olduğunu söyleyebiliriz.

Bu sebepledir ki hukukumuz taraflarca öngörülemeyen ve borçludan kaynaklanmayan olağanüstü durumlarda menfaati zedelenen taraflara belirli şartların varlığı halinde yasal haklarına başvurma hakkı tanımıştır.

Aşırı İfa Güçlüğü Nedir?

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun “Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı” başlıklı üçüncü bölümünde yer alan “Aşırı İfa Güçlüğü” başlıklı 138. maddesinde “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” ifadeleriyle düzenlenmiştir.

Sözleşmenin Değişen Koşullara Uyarlanması Mümkün Müdür?

Sözleşmeye bağlılık ilkesi, sözleşmeler hukukunun temel prensiplerindendir. Fakat TBK m. 138’de düzenlenen Aşırı İfa Güçlüğü durumunda bu ilkeye bağlı kalınması sözleşme adaleti ilkesine ters düşeceğinden sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması, bunun mümkün olmaması halinde sözleşmenin sona erdirilmesi belirli şartların varlığı halinde mümkün olacaktır.

Uyarlama Davası İçin Aranan Şartlar

1. Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.

2. Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.

3. Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.

4. Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumdan kasıt; 

Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durumdan kasıt, günlük hayatın olağan akışına göre borçlunun hesaba katmakla yükümlü olmadığı olaylardır. Savaş, ekonomik kriz, yüksek devalüasyon gibi durumlar örnek olarak sayılabilir. Burada ölçüt; somut olayın tüm özelliklerine göre taraflardan öngörünün beklenip beklenemeyeceğidir. Ülkemiz gibi belirli dönemlerde karantinaya alınan ülkelerde bulunan tacirler COVID-19 sebebiyle mağaza faaliyetlerini durdurmak zorunda kalması sonucunda satış yapamamaları aşırı ifa güçlüğüne örnektir. Buradaki imkânsızlık herkes için söz konusudur (objektif imkânsızlık). Buna karşılık aynı tacirin COVİD-19’dan etkilenmeyen ya da etkilenip de karantina altına alınmayan/sokağa çıkma yasağı ilan edilmeyen bir ülkede bulunması halinde ifa imkânı bulunmakla birlikte vatandaşların “gönüllü karantina” uygulamaları sebebiyle satışı ve cirosunun azalmasından hareketle kira bedelini karşılayamıyorsa aşırı ifa güçlülüğünden söz etmek mümkün olacaktır.

Uyarlama Şartlarının Gerçekleşmesinin Sonuçları

Uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmelidir. Sözleşmeye yazılan özel hükümler yorumlanıp tarafların sağladığı hak ve yararlar, değerlendirilmeli, ekonomik değişikliklerin (Enflasyon, Devalüasyon) etkileri, somut olayın özelliği ile belirlenecek tüm objektif ve sübjektif hal ve koşullar kıymetlendirilmeli, uyarlama yapılması kanısına kavuşulursa, sözleşmedeki intibak boşluğu hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (MK. MD. ;2/1) ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi MK.Md. 1 deki yetki kullanılarak doğrudan kendisini yaratıp takdir ettiği bir kuralla yargıç tarafından doldurulmalıdır.

Sonuç olarak; ekonomik koşullarda, aşırı enflasyon, para değerinin büyük ölçüde düşmesi vb. nedenlerle meydana gelen olağanüstü değişiklik ve dolayısıyla güçlükler, edimin olduğu gibi yerine getirilmesini borçludan beklenemez duruma getirmişse, doğruluk ve dürüstlük kuralları gözönünde tutularak "işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması ilkesi" uyarınca sözleşme yeni durumlara uyarlanır. [1]

TBK m. 138 uyarınca bu şartlar gerçekleştiğinde,

"Borçlu ilgili hâkimden edim yükümlülüğünün azaltılmasına veya karşı edimin arttırılmasına yönelik uyarlama talep edecektir. Hakim ilgili dava hakkında davacının talepleriyle sınırlı değildir. Uyarlamayı uygun bulduğu her şekilde yapabilir. Fakat uyarlamanın uygun olmaması veya uyarlama davası için öngörülen şartları gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı hallerde borçlu yalnızca sözleşmeden dönme hakkını kullarak sözleşme ile ilişiğini kesebilir."

Kira Borcu için Emsal Pandemi Kararı

T.C. BURSA BAM 4. H. D.  E. 2020/1103 K. 2020/1008

Salgın önlemleri sonucu kapatılan ya da iş hacminde meydana gelen düşüş nedeniyle TBK m.138’de ön görülen şartların oluşması sonucunda bazı işletmelerin kiralarını ödemekte güçlük çekmesi sonucunda Bursa Bölge Adliyesi emsal bir karara imza atarak kiracıların uyarlama talebini haklı bularak, kira bedelini Covid-19 salgının etkili olduğu dönem boyunca geçerli olmak üzere ödenmesi konusunda ihtiyadi tedbir kararı verilmesi istemine ilk olarak ilk derece mahkemesince red cevabı vermiş. Bunun üzerine ilgili istinafa başvurmuş verilen karar BOZULMUŞTUR.

Somut olayda kiracının restaurant olarak işlettiği kiralananda her ne kadar paket servis yöntemi ile işine devam etmiş ise de süreç ve alınan tedbirlerin davacının iş hacminde belirli etkilerinin olabileceği değerlendirilerek ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.

Ancak salgın süresince restaurant olan iş yerlerinin etkilenme sürecinin aylara göre değişkenlik gösterdiği ve bu etkilerin ne kadar daha devam edeceğinin belli olmadığı gözönünde bulundurularak ihtiyati tedbirin 6 ayda bir mahkemece gözden geçirilmesi ve yeni durumlara göre kaldırılması veya arttırılıp azaltılması hususlarında karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. 

 


[1] (Bknz. Av. Celal Ülgen, UYARLAMA DAVALARI, Mevzuat Dergisi,2002, Ocak, Sayı: 49 s)